4 Mart 2014 Salı

U T A N M A K (Yazı - İsmail Kara)

U T A N M A K

Utanmak, insanlara mahsus bir davranış biçimidir.
İster istemez yapılan yanlış veya hatalı hareketlerimizi, daha sonra fark ederiz. Pişmanlığımızı ya sözlerimizle ifade ederiz, ya da rengimizle…
Böyle durumlarda genellikle yüzümüz kızarır.
“Kızarmasını bilen ve kızarabilen tek mahlûk insandır”.
Bilerek ve isteyerek yapılan olumsuz hareket ve davranışlarda, kimsenin yüzü kızarmaz. Çünkü, kişi bunları zaten sebep-sonuç ilişkilerini bilip gözeterek yapmıştır. Olumsuz, kötü davranışları yapmaya alışık olanın yüzü, tükürseniz dahi değişmez. Üstüne üstlük bir de “eyvallah” der. Yani bu tür mahlûk asla kızarmayı bilmez.
Utanmasını bilen hayvanlar da yok değildir.











Utanmayı bilmek, toplum halinde yaşayan insanların birbirlerine karşı olan sevgi ve saygının da gereklerindendir.
Toplumsal düzenin sağlanması açısından kendiliğinden bir kısım kurallar gelişmiştir. Kişilerin hareket ve davranışlarını düzenleyen bu kurallara biz örf, âdet, gelenek ve görenek adlarını vermişiz. Geniş kapsamlı olarak “adap” dediğimiz; töre, yol, yordam, yöntem anlamına gelen bildiğiniz bir kelime de var. Söz ve davranışlarda herkesin beğendiği ve benimsediği yollar bütününe ise, “edep” denilmiş.
Terbiyeli, uslu insanlara “edepli”; utanmaz, sıkılmazlara da “edepsiz” denir. Edepsiz insanlar, toplumda tepki görürler, genellikle dışlanırlar. Toplumu rahatsız eden ve huzur bozan ağır davranışların önüne geçmek içinse, o toplumun yöneticileri “yasa” koyarlar. Yasalara uymayanlar için de, bildiğiniz gibi çeşitli yaptırımlar (cezalar) uygulanır.
Toplumun sahip olduğu adap ve edebe herkesin riayet etmesi, herkesin saygı göstermesi halinde yasaların pek çoğuna ihtiyaç yoktur. Ne var ki,
bazı insanlar; adap, edep, hatta yasalara karşı saygılı olma bir yana adeta suç makinesi olmaktadırlar.
Bence utanmayı unutanlar, insanlığını da gözden çıkarmış kişilerdir.
Bu konuda Dostoyovski’nin şu sözünü de anımsatarak sözlerimi bitirmek istiyorum ; 
 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder