25 Haziran 2012 Pazartesi

ŞAİRİN ÖLÜMÜ – 1

Ahmet Tufan ŞENTÜRK
ARKAMDAN
Nasıl olsa yolun sonu göründü
Aceleye, telaş etmeye gerek yok
Alın, neyim varsa sizlerin olsun
Dünya malında gözüm yok….
*
Nasıl olsa bir gün ölüm gelecek
Hangi haldeyken bulacak beni?
Şöyle elim tutar, gözüm görürken
Bekliyorum gelmesini….
*
İstemem gözyaşı, acı ve tasa
Mevsimlerden bahar olsun isterim
Güneşli, güzel bir günde
Kim duyarsa, kim severse, kim isterse
Gönülden gelsin gelirse…
***
Şair Ahmet Tufan Şentürk, “Arkamdan” adlı şiirde, ölümü konusunda bu dizeleri
yazıyordu. “Nasıl olsa bir gün ölüm gelecek/ Şöyle elim tutar, gözüm görürken/
Bekliyorum gelmesini”.. diyor ve devam ediyordu; “Mevsimlerden bahar olsun
İsterim/ Güneşli, güzel bir günde”…
Dediği gibi de oldu. 2005 yılının bahar mevsiminde; 9 Mayıs da geldi ölüm. “Kim
duyarsa, kim severse, kim isterse/ Gönülden gelsin gelirse” demişti ya… Bence
öyle de oldu. Son yolculuğunda bulunanların büyük çoğunluğu, O’nu gerçekten
sevenlerdi, kendi gönülleriyle gelenlerdi.
Ben O’nunla 1964 de Maliye Okulu öğrencisi iken, Mehmet Çınarlı hocamın
sayesinde tanıştım. Tanışmamızdan sonra bana hep el ver verdi. Şiirlerimi inceledi.
Önerilerde bulundu. Bir sanat dergisinde ilk kez şiirlerimin yayınlanmasını sağladı.
İlk şiir kitabımı da yine O’nun önerisiyle çıkardım. Bana “Artık bir kitabın olsun.
Hayvan ölür semeri, insan ölür eseri kalır demişler” dedi ve bildiği bir matbaaya da
telefon ederek gönderdi. Giderek ben O’na “baba” demeye başladım.
Görevim gereği Ankara’dan ayrı kaldığım zamanlarda da yazıştık. 1985 de Ankara’
ya tekrar dönmemden sonra daha sık görüşmeye başladık.
1976 da çok sevdiği ve âşık olarak evlendiği Fahriye Gökçen Şentürk hanımefendiyi
kaybedince büyük bir sarsıntı geçirdi. Bir süre sonra “akciğer kanseri” oldu. Fakat O,
doktorların tavsiyelerine noksansız uyarak, ilaçlarını muntazam kullanarak; zaferi
kazandı ve kanseri yendi. Bir gün kontrola gidip, “bravo, bir sorun kalmamış” dendiğinde
bunu ilkin bana telefonla bildirdi (kendi söylemişti). Ben de sevincimden gözyaşlarımı
tutamadım o an…
Hatta, hasta olduğu dönemde bir şiir yazarak adeta ölüme meydan okur. “Ölmeyeceğim”
adlı bu şiirini şöyle sonlandırır;
“Sevgi tohumları ektim evrene
Susuz yağmursuz da kalsa yeşerteceğim
Sevmek, sevilmek, yaşamak varken
Dövüşmek, ölmek, öldürmek niye?
Küslüğün yerine barış
Korkunun yerine güven
Yüreklerden tüm kötülükleri sileceğim
Göreceğim, duyacağım, seveceğim
Öldürseler bile ölmeyeceğim,
Ölmeyeceğim, ölmeyeceğim”.
Hani şairin biri demiş ya; “Ölmeden evvel, bin kez ölür kişi” diye… Tufan Baba da
öbür dünyanın kapısına kadar varıp, geriye dönmüştü. Bu, benim bildiğim. Kimbilir,
başka gidip-gelmelerinin olmadığını?..
Ama O, hayata hep ümitle bakarken; ölümden de yılmazdı;
“Bir durak ilerde, veya geride
Değil mi ki bu yol sona erecek
Telaş etmeğe değer mi
Değer mi bu gerçek…” derken,
Bir başka şiirini de şöyle bitiriyordu;
“Tufan korkma ölümden
Her doğan ölecek bir gün
İnsan olarak geldin sen
İnsan olarak git bir gün”.
Bir başka şiirinde ise bir yandan ölümü, bir yandan da kalanları düşünmüştü;
“Haset etmem siz kaldınız diye geride
Gözbebeklerime bakın anlarsınız
Kaç defa öldürmek istediniz, işte öldüm
Niye ağlarsınız?
Evreni tümüyle size bıraktım
Ayrılmayın malınızdan, canınızdan
Boş kalmasın yüksek makamlarınız
Niye ağlarsınız?
Şairimiz tok gözlüdür. Dünya malında gözü yoktur. Aynı zamanda hep hesabını bilen
kişi olmuştur. Evine gittiğim zamanlarda bazen bana da ekonomik öğütlerde bulunurdu.
Hep hesaplı olmamı isterdi. Arkadaşlarım Mustafa Ceylan’ı ve İsa Kayacan’ı da örnek
gösterip, tutumsuz olduğumuzu söylerdi. Derdi ki, “Kayacan, şimdiye kadar ödediği
posta paralarıyla rahat bir daire alabilirdi”.
Tufan Baba’yı manevi evlâtları unutmuyor. Ölüm yıl dönümünde  toplantılar
düzenleyerek anmaktalar. 2011’e kadar Kayacan buna önderlik etmişti. Son yılda da
şair Ulviye Savtur bunu gerçekleştirdi. Bir kere daha rahmetle anıyorum.
İsmail KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder