28 Ocak 2012 Cumartesi

BEYİNLERE KİLİT VURULAMAZ
İnsanın en önemli organlarından olan beyin, durmadan çalışır. Bu çalışma, uyurken bile devam eder. Rüya denilen şey, beynin uyuduğumuz zamanlardaki üretimi değil midir? Kısacası o, dur durak bilmez. Ne zamana kadar? Ölene dek… Ölüm hariç, hiçbir güç beynin çalışmasını önleyemez.
Beynin en önemli özelliği ise düşünce üretmesidir. Topluma, insanlığa yararlı çok sayıdaki icatlar; bu üretimler sonucu ortaya sürülmüştür. Aksine, zararlı düşünceler de oradan çıkmıştır. İnsanları madden ve manen sömürme, onlar üzerinde egemenlik sağlama ve her istediğini yaptırma, egemenliği sürdürebilmek için de karşılarına çıkan ve çıkacak olan engelleri yok etme… Tarihte ilk çağlardan beri bu vardır. Ülke kavramı oluştuğu zamanda bariz bir şekilde görülmüştür ki, çoğunlukla ülkenin başında bugün “diktatör”  denilen ve çeşitli unvanlar verilen yöneticiler bulunmuştur.
Giderek bazı düşünceler değer kazanmıştır toplumlarda; hak, hukuk, adalet, insanlar arasındaki eşitlik gibi… Bu tür düşünceler ise “demokrasi”, “cumhuriyet” gibi yönetim kavramlarını doğurmuştur. Toplum (ülke) üzerinde tek bir kişinin otoritesi yerine, aynı toplumun seçimle yöneticilerini belirleme esası hakim olmaya başlamıştır.
Bir ülkede demokrasi tesis edilmiş olması; insanlar arası eşitliğin, hak, hukuk ve adaletin sağlanması için yeterli midir? Bunun da yeterli olmadığı son yıllarda açıkça belli olmuştur. Bazı ülkelerde bir kısım çıkar grupları (partileri) oluşturulmuş, çeşitli durum ve çeşitli desteklerle bunlar yönetimi ele almışlardır. Yönetimi ele geçiren bu partiler, karşılarına çıkabilecek diğer partileri de çeşitli oyunlarla sindirip egemenliklerini sürdürmeye başlamışlardır. Dolayısıyla “demokratik düzen” içinde diktatörlük rejimini kurmuşlardır. Bugün ne yazık ki, değinilen bu ülkelerden birisi de Türkiye’dir.
Kibarca “Tek parti rejimi” de denilen bu diktatörlük rejiminde egemen parti; iktidarını koruyabilmek için yasallığına bakmaksızın çeşitli yollara başvurduğu gibi, yasaları da kendi istek ve arzusuna göre düzenlemeğe çalışmaktadır. Şöyle ki, çoğu yaptıklarında ülkemizin ve halkımızın yararları dahi göz ardı edilmekte olup, kişisel ve partisel çıkarlar ön planda tutulmaktadır. Ayrıca, dünyanın hiçbir yerinde suç dosyası kabarık kişilerin bir araya geldiği böyle bir iktidar da bulunmamaktadır.  
En küçük olumsuz eleştiriye tahammül edemeyen diktatör rejimin mensupları, kendileriyle yandaş olanlara çeşitli çıkarlar sağlar ve primler verirken; karşılarında olabilecekleri ezmek için her şeyi yapmaktadırlar. Çok sayıda aydınımızı, yazar ve gazetecimizi bu nedenle zindanlara tıkmışlardır. Dünyada bu kadar çok aydını ve gazetecisi içerde olan başka bir ülke yoktur.
Emperyalist ABD ve AB ülkelerinin arzuları doğrultusunda kahraman ordumuzun üst düzey komutanları (ve çalışan, emekli denilmeden pek çok subayı) olmadık suçlamalarla hapishanelere atmışlardır. Ve akıllarınca ordunun da kendilerini devirmesi mümkün olmayacaktır.
Bütün bunlar “diktatörlük” değil de nedir?
İnsanların  gözleri vardır; göreceklerdir. Kulakları vardır; duyacaklardır. Ağızları vardır; konuşacaklardır. Yazma yetisi vardır; yazacaklardır. En önemlisi beyinleri vardır; düşüneceklerdir. Bunların hiç birine, başta beyinlere kilit vurulamaz.
Tarihe baktığımızda insan üzerinde bir yere kilit vurulmuştur ve o kilit de “bekâret kemeri” üstünde olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder